-
1 yük vurmak
to load (an animal) -
2 yük
yük <- kü> a EL Ladung f, Last f; besonders MAR Fracht f; fig Last f, Bürde f; Last- (Tier); fig Leibesfrucht f; fig Anstrengung f, Verbissenheit f; → yüklük;yük ağırlığı Ladegewicht n;yük asansörü Lastenaufzug m;yük boşalımı EL Entladung f;yük gemisi Frachtschiff n;-e yük olmak jemandem zur Last fallen (a finanziell);yük vagonu Güterwagen m;-e yük vurmak Tier schwer bepacken, beladen;yükünü tutmuş olmak steinreich sein -
3 yük
груз (м) нагру́зка (ж)* * *1) груз; но́ша; вьюк; тя́жесть; нагру́зкаyük ambarı — грузово́й трюм
yük istasyonu — това́рная ста́нция
yük kapasitesi — мор. грузоподъёмность
yük vurmak — навью́чить, вью́чить
sabit yük — постоя́нная нагру́зка
salim yük — допусти́мая нагру́зка
yürüyüş yük — похо́дная вы́кладка
vapur yükünü boşaltı — парохо́д разгрузи́лся
ben bu yükün altına giremem — я не могу́ взять на себя́ тако́е бре́мя
üstümden yük gitti — с меня́ груз свали́лся
2) физ. заря́д3) разг. плод, заро́дыш (о ребёнке, который должен родиться)4) перен. беспоко́йство; хло́поты; поме́хи5) ист. това́р сто́имостью в сто ты́сяч куру́шейbir yük getirip satan herkes iki akçe versin — ка́ждый, кто приво́зит на прода́жу това́р, пусть вно́сит по две акче́
••- yükünü çekmekyükte hafif pahada ağır — посл. ≈ мал золотни́к, да до́рог
- yük olmak
- yükünü tutmak -
4 yük
",-kü 1. load; burden. 2. cargo; freight; lading. 3. burdensome or difficult task, obligation, or responsibility; burden; encumbrance; incubus. 4. electric charge, charge. 5. large cupboard (where bedding is stored during the day). -ünü almak 1. (for something) to take all it can bear, contain, or hold. 2. to be drunk, be loaded, be tanked. - altına girmek to take on a burdensome or difficult task, obligation, or responsibility. -ün altından kalkmak 1. to succeed in doing a difficult task, carry out a hard job successfully. 2. to repay a kindness or favor. - arabası 1. vehicle used for moving or transporting things. 2. (horse-drawn) wagon (for transporting things). - belgesi bill of lading. - gemisi freighter. -te hafif pahada ağır (something) which is small, light, and valuable (e.g. a piece of jewelry). - hayvanı beast of burden. - olmak /a/ to be a burden to. - tarifesi schedule of freight rates. -ünü tutmak to get rich, make money. - vagonu rail. freight car, Brit. goods wagon. - vurmak /a/ to load (an animal)." -
5 вьючить
( животных) yük vurmak -
6 навьючивать
несов.; сов. - навью́чить(yük) vurmak; yüklemek -
7 φορτώνω
yüklemek, yük vurmak -
8 Punch
n. kart basma makinesi, tıknaz tip, biz, delgeç, delgi, zımba, kuvvet, meyveli kokteyl (kâsede hazırlanır), muşta, punch, yumruk, güç, baskı kalıbı, kısa bacaklı yük beygiri, bodur————————n. şişman ve hantal bir kukla [tiy.]————————v. yumruk atmak, yumruklamak, muşta ile vurmak, vurmak, sertçe basmak, zımbalamak, zımba ile delmek, delgeç ile delmek, biz ile delmek* * *1. zımbala (v.) 2. zımba (n.)* * *(the name of a comic figure in a puppet-show (traditionally known as a Punch and Judy show).) İngiliz kukla oyunundaki komik adam -
9 punch
n. kart basma makinesi, tıknaz tip, biz, delgeç, delgi, zımba, kuvvet, meyveli kokteyl (kâsede hazırlanır), muşta, punch, yumruk, güç, baskı kalıbı, kısa bacaklı yük beygiri, bodur————————n. şişman ve hantal bir kukla [tiy.]————————v. yumruk atmak, yumruklamak, muşta ile vurmak, vurmak, sertçe basmak, zımbalamak, zımba ile delmek, delgeç ile delmek, biz ile delmek* * *1. zımbala (v.) 2. zımba (n.)* * *I noun(a kind of drink made of spirits or wine, water and sugar etc.) punçII 1. verb(to hit with the fist: He punched him on the nose.) yumruk atmak2. noun1) (a blow with the fist: He gave him a punch.) yumruk2) (the quality of liveliness in speech, writing etc.) canlılık•- punch line
- punch-up III 1. noun(a tool or device for making holes in leather, paper etc.) zımba2. verb(to make holes in with such a tool.) zımbalamak
См. также в других словарях:
yük vurmak — hayvana yük yüklemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
yük — is. 1) Araba, hayvan vb.nin taşıdığı şeylerin hepsi Çölde yük götüren vasıta develer, insan taşıyan vasıta hecinlerdir. F. R. Atay 2) Bir şeyin ağırlığı 3) Araba, hayvan vb.nin taşıyabildiği miktar Bir araba yükü odun. 4) Eşya Bütün yükü bu bavul … Çağatay Osmanlı Sözlük
semer vurmak — 1) semeri, yük hayvanının sırtına koyup bağlamak, semerlemek 2) semer sırtı yaralamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
HARM — Muhkem etmek, sağlamlaştırmak. * Davara yük vurmak. * İşinde çabuk çabuk olmak. * Udul etmek. * Kat etmek … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
ŞESASA — şiddet. * Yaramazlık. * Sığır üstüne yük vurmak. * Kuru ve sert yer. * Acele … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
gemi — is., den. Su üstünde yüzen, insan ve yük taşımaya yarayan büyük taşıt, sefine Yük gemisi. Savaş gemisi. Birleşik Sözler gemi adamı gemi aslanı gemi bozma gemi çıkışı gemi enkazı … Çağatay Osmanlı Sözlük
çekmek — i, e, er 1) Bir şeyi tutup kendine veya başka bir yöne doğru yürütmek Hepsi iskemleleri çekerek masanın etrafında bir halka yapmaya hazırlanıyorlardı. R. N. Güntekin 2) Taşıtı bir yere bırakmak, koymak 3) Germek İpi çekmek. 4) İçine almak, emmek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
semer — is., Rum. 1) At, eşek, katır vb. hayvanların sırtına yerleştirilen, üzerine yük bağlanan veya binilen, iskeleti ağaçtan araç Semere asılı bir sepeti çözüp ağacın uygun bir dalına astı. N. Cumalı 2) Hamalların yük taşırken kullandığı deriden sırt… … Çağatay Osmanlı Sözlük
abanmak — e 1) Eğilerek bir şeyin, bir kimsenin üzerine kapanmak Efendi, sen de ne üstüme abanıyorsun? B. Felek 2) Bir yere veya bir kimseye yaslanmak, dayanmak Baba, ya Allah nidası ile yerinden zorla, oğluna abanarak kalktı. R. H. Karay 3) Güç vererek… … Çağatay Osmanlı Sözlük